Etrafımdaki birçok insan aşkla ilgili sorular sorarlar bana. Genelde aynı cevabı verdim onlara; AŞKIN KİTABINI MI YAZDIM NEREDEN BİLEYİM.
Bu yazılarda aşka, hayata dair çok basit ama algılamak yada görmemek için uğraştığımız bazı gerçekleri göreceksiniz.
Aşk var mı? Yok mu? İlişki devam ederken, var dediğimiz, hüsranla bitince yok dediğimiz şeyin adıdır aşk. Aşk: Bizim ona, onun başkasına hissettiği şeyin adı. Üç harfli bir kelime, ama bazen hayatın ta kendisi. Aynı CAN gibi. Yemek, eğlenmek, uyumak, mutlu olmak çoğu zaman ona bağlı.
Sahi siz hiç âşık oldunuz mu? Gece gözünüzü en son onu düşünerek kapatıp, sabah gözünüzü onunla açtınız mı? Gözünü açmaya bile gerek yok değil mi beyin uyandığı anda o geliyor akla. Beyin size ait değil de ona aitmiş gibi.
Düşünmemek için çırpındıkça daha çok battınız mı? Ve bunları ondan hep sakladınız mı? Aşk denilen ateş gibi yakan, bazen de buz gibi donduran şeyi. Ya siz ona âşıkken, o başkasına âşıksa. Siz ona ölürken, o başkasına ölürse. Gözlerinin içine bakarken, onun âşık olduğu kişiyle karşılaştınız mı hiç. Siz hiç imkânsız bir aşk yaşadınız mı? Birçoğunuz evet diyecek bu soruya. Peki, imkânsızın imkânsızı bir aşk? O nasıl bir şey diye sormayın, cehennem gibi bir şey işte.
Her aşkın bir hikâyesi olduğu gibi, her yazılan sözünde bir mazisi, yaşanmışlığı vardır. Kimisi mutluluktan doğmuştur, kimisi acılardan peydahlanmıştır. Bazıları içip avunurlar, bazıları yazıp boşalırlar. İzlediğim bir filmde şu cümle geçmişti. ‘’ AŞKI YA YAŞARSIN, YA DA YAZARSIN’’.
Merak ederdim bilmediğin şeyi nasıl yazarsın. Bende yazacağım bilmediklerimi.
( Aşk tohumu diye gördüğünüz yazılar geçmişte yazılan daha doğrusu karalama olarak yazılan yazılardır. Peki diğerleri yeni mi yazıldı? Belki çok eski, belki de en son aldığımız nefes kadar yeni. Kişiler değişir, mekânlar değişir, zaman değişir ama duygular değişmez. Sadece okuyun. Beğenirseniz ne ala. )
0 Comments