Bugün takvimde sadece sıradan bir tarih yazıyor: 26 Kasım. Dışarıdan bakan için hiçbir anlamı yok belki ama bizim için inatçı iki kalbin “her şeye rağmen buradayım” deyişi bu gün. Bir yıl oldu ruhum. Bazen kavuşamayanların hikâyesi kadar uzak, bazen aynı cümlede buluşan iki kelime kadar yakın yaşadık seni, beni, bizi. Gelgitlerimiz oldu; kırıldık, sustuk, dağıldık, sonra tekrar toparlandık ama hiçbir zaman sevmemeyi seçmedik. Bizim engelimiz sevgisizlik değildi; bizim engelimiz, birbirine gelemeyen ama birbirinden de vazgeçemeyen iki ruhun sınavıydı.
Sen ruhuma sessiz bir iz gibi düştün. Silinmeyen, kazınmayan, zamana inat orada kalmaya karar veren bir iz. Kimi zaman içimdeki cümleler “son mektup” gibi hissettirdi, “galiba buraya kadar” dedim kendi kendime. Sonra küçücük bir kelimen, tek satırlık bir mesajın, basit bir “buradayım” fısıltın geldi ruhuma ve anladım ki biz aslında hiç gitmek için durmamışız. Hep kalmanın başka yollarını aramışız.
Belki aynı yerde uyumuyoruz, aynı masada çay içmiyoruz, sarılmak hâlâ bir hayal kadar uzakta ama biliyorum ki gecenin bir yerinde aynı gökyüzüne bakıp birbirimizi düşünüyoruz. Bu düşünce bile aramızdaki bütün mesafeleri anlamsız kılıyor. Bir yıl önce adını kalbime ürkek harflerle yazmıştım. Şimdi o harfler büyüdü. Fırtınalara, uzaklıklara, yanlış anlaşılmalara rağmen büyüdü. Küsüp gitmek için çok sebebimiz vardı, kalmak içinse belki sadece bir tane: “biz”. Ama o “biz” öyle güçlüymüş ki bütün zorlukları tek tek aşmış.
Bazen düşünüyorum; başka zamanlarda, başka hayatlarda, başka şartlarda olsak kim bilir nasıl olurduk diye. Sonra kendime kızıyorum, çünkü seni tam da şu hâlinle, bu eksik ama gerçek hâlimizle sevdim ben. Yarım kalan, ertelenen, bekleyen her şeyin içinde tam ve net olan tek şey sendin. Belki bir gün o sarılıp güldüğümüz fotoğrafımıza bakıp “işte yıllarca bu mesafeyi birlikte taşıyan iki inatçı kalbin hâli” deriz. Belki de bu mesafeli hikâyeyi “hiç bırakmadan sevenler” diye anlatırız kendimize. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bugün hâlâ buradayım. Yanında değilim belki ama sende’yim.
İlk günkü heyecanla, yüzün gözümün önünde, sesin aklımda, ismin kalbimin tam ortasındayken yazıyorum bunları. Bir yılın özeti tek cümlede gizli aslında: Ne olursa olsun senden vazgeçmedim ve iyi ki vazgeçmemişim ruhum. Bizim gizli köşemize bırakıyorum bu satırları; kimse bilmeden, kimse anlamadan… Sen okurken hafifçe gülümse sadece ve içinden “bu, koca bir yılı omuz omuza taşımış iki kalbin hikâyesi” de.
Kutlu olsun sevgilim; ilk yılımızın bütün eksik, dağınık, yaralı ama bir o kadar da sıcak, güçlü, umutlu ve gerçek hâli. Nice yıllara; ister aynı şehirde, ister sadece aynı cümlede, ama hep yan yana bir “biz” olarak…



0 Comments