Yine bir seneyi geride bıraktık. Kitap kurtlarının merakını giderelim istedik. 2019’un en çok okunan kitaplarını sizler için derledik
1-Bir Ömür Nasıl Yaşanır? Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler – Prof. Dr. İlber Ortaylı
Kitap tanıtım bülteninden:
Ustasından, Doğru Seçimlerle Sağlam Bir Hayat Kurmanın Rehberi
İlk gençlik yıllarından beri bilgiyi ve çalışmayı hayat felsefesi haline getiren Prof. Dr. İlber Ortaylı, Bir Ömür Nasıl Yaşanır? adlı kitabında kendi yaşam tecrübesinden yola çıkarak okurlarına eşsiz bir yaşam rehberi sunuyor.
Eserinde insan hayatının dönüm noktalarından doğru çalışma metotlarına, meslek seçiminden dil öğrenimine, seyahatten sanata kadar birçok konuda değerli görüşlerini aktaran Ortaylı, kişisel gelişim alanında da okurlarının yolunu aydınlatmaya devam ediyor.
2- Şeker Portakalı – Jose Mauro De Vasconcelos
Benimde okuduğum bir kitap şiddetle tavsiye ederim.
Tanıtım bülteninden:
Finlandiyalılar 19. yüzyılın sonlarında özerkliklerini kazanınca kendi kültürlerini özgürce geliştirme olanağına kavuştular. Artık ülke aydınlarının öncülüğünde, tutkuyla çağdaş medeniyet yolunda ilerleyebilirlerdi. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Türkiye gibi…
Bilinçli Finlandiya aydınları olan öğretmenler, rahipler, sanatçılar ve tüm entelektüeller, başlangıçta bir avuç kişiydiler. Ama bu, onların enerjisini zayıflatmak şöyle dursun, savaşımlarına güç kattı. Tüm zor koşullara karşın, ülkelerini ulusal dayanışmayla kurtarabileceklerine inanıyorlardı.
Bu ilginç kitapta G. Petrov, bıkıp usanmadan, yılmadan çalışıp bir ülkenin nasıl aydınlığa ve refaha kavuştuğunu gösteriyor.
Finlandiya’nın beyaz zambaklar ülkesine dönüşmesini büyük bir hayranlıkla izleyeceksiniz.
4-Satranç – Stefan Zweig
Bu kitapta bu sene okuduğum kitaplar arasında ilginç ve okunmaya değer bir kitap.
Dünya satranç̧ şampiyonu Mirko Czentovic’e meydan okuyan gizemli adamın hikâyesini okurken insan zihninin sınırlarına şaşıracak, kendinizi siyah ve beyazın mücadelesinde taraf seçerken bulacaksınız
5-Aşkımız Eski Bir Roman – Ahmet Ümit
Okuma listesine almaktan ziyade okumak için aldığım şuan okumamı bekleyen bir kitap. Beğeneceğimi düşünüyorum
Tanıtım bülteninden:
İstanbulda bir kanun adamı, sokaklarda bir suç bilgesi. Başkomser Nevzat, karmaşık cinayetleri çözerken insan ruhunun derinliklerinde gezinmeye devam ediyor…
Edebiyat bazen çok tehlikeli olabilir. Anna Karenina, Madam Bovary, Esmeralda ve daha birçok kadın roman kahramanı… Bu muhteşem kadınlara ulaşmaya çabalarken, önce doğru düşünme yeteneğini, sonra da yaşamını yitiren bir adam…
Kimsenin önemsemediği overlokçu bir kızın cinayeti bile önemli sırlar içerir. katil ve maktul apaçık ortadaymış gibi görünse de hakikat çok derinlerde gizlenmiş olabilir. Ama ne kadar gizlenirse gizlensin, Başkomser Nevzat gibi vicdanlı polisler olduğu sürece karanlık aydınlanacak, adalet mutlaka yerini bulacaktır.
aşk hiçbir zaman masum değildir. Petersburg’un soğuğundan, İstanbul’un sıcağına gelen bir Rus bilim insanı. İstihbarat servislerini birbirine düşürecek kadar gizemli bir kayboluş. Mutluluğu ararken kendini ölümün kıyısında bulan çaresiz bir âşık…
En zevkli anlar kanlı gerçeklere dönüşebilir…
Cinayetleri çözmek için sadece aklından ve deneyimlerinden değil, yaralı yüreğinden de güç alan Başkomser Nevzat, belki de en çok bu yüzden ayrılıyor benzerlerinden, belki de en çok bu yüzden seviliyor, okunuyor ve hatırlanıyor. Aşkımız Eski Bir Roman, onun bu zorlu serüveninde yepyeni bir halka…
… mesleğini doğru yapmak için cesaret yetmez, aynı anda kocaman bir yürek ister. Ama o yürek çelikten yapılmıyor. Bir süre sonra el bombası gibi gümlüyor. O yüreği zamansız gümletmeyelim Ali. Zalimleri sevindirmenin âlemi yok.6-Kendine Hoş Geldin – Miraç Çağrı Aktaş
İnsan, hisleri karşısında kendini edilgen görmeye daha eğilimlidir. Çünkü duyguların, yaşananların bir karşılığı olduğu düşünülür. Hal böyle olunca mutluluk veya mutsuzluğun sebebi, hep karşı tarafa dayandırılır. Ve bu durumda insanı asıl yıpratan da kendisi için en çok değer taşıyana karşı, boşa çıkan çabaları olur.
Hayat; durumlar, olaylar ve hissedilenlerin bütünüdür. Peki, kendinize hiç sordunuz mu? “Ben bu hayatın neresindeyim?” diye… Bu sorunun cevabı, düşünmeksizin bir solukta verilecek kadar basit. Evet, hayatınızın merkezinde siz varsınız. Başkalarınca tamamlanmak üzere bekleyen bir yarım olarak değil, eksiksiz bir bütün halinde, yalnızca siz…
Miraç Çağrı Aktaş, Kendine Hoş Geldin adlı kitabında sizi, kendinizi bulmaya ve hak ettiğiniz değeri kendinize vermeye çağırıyor. Bu kitapla duygu dünyanızın yegane baş rolü olan benliğinize geri dönecek ve kendinize tüm içtenliğinizle “Hoş Geldin!” diyeceksiniz.
Yeni Nesil Edebiyatın Duygu Dolu Sayfalarına Kendinizi Bırakın
Bana Seni Seviyorum Deme serisiyle çıkış yaparak son yıllara damgasını vuran Miraç Çağrı Aktaş; Yine de Sevdik, Kalbimizin Not Defteri ve Sen On Yedi Yaşımsın kitaplarından sonra Kendine Hoş Geldin ile duyguların sesi olmaya devam ediyor. Romantik kişiliğiyle çağları aşan duyguları kitaplarına taşıyan genç yazar, Türk edebiyatının yıldızı parlayan isimleri arasında yer alıyor.
7-Huzursuzluk – Zülfü Livaneli
Okuduğum kitaplardan,gerçekten tat bırakan bir kitap.
Tanıtım bülteninden:Merhamet zulmün merhemi olamaz!
İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.
Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi… Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.
8-Gör Beni-İki Devrin Hikayesi – Akilah Azra Kohen
Hayatımda okuduğum, bana en çok anlam katan, okurken zevk veren bir kitap. Hiç bitmesin istemiştim.
Tanıtım bülteninden :
Fi, Çi, Pi ve Aeden adlı romanlarıyla son zamanların adından en çok bahsettiren yazarlarından Akilah Azra Kohen’in Gör Beni – İki Devrin Hikayesi kitabı, Türk edebiyatına eski zamanlardan yeni bir soluk getiriyor. 2019’un başında raflardaki yerini alan kitap, 1930’lu yılların Türkiye’sinden başlayarak iki devre uzanan bir aşk hikayesini konu ediniyor.
Kitaplarıyla Türkiye’nin yanı sıra dünya edebiyatında da geniş bir yankı bulan Kohen, bu kez okurlarını ikili bir seri olarak yayınlayacağı Gör Beni – İki Devrin Hikayesi romanıyla buluşturuyor. Serinin ilk romanında ele alınan birinci zaman dilimi, cumhuriyetin ilk yıllarını kapsıyor. Eser, 1930’ların Türkiye’sini, tarihin farklı dönemlerinde yaşamış gerçek şahsiyetlerden ilham alınarak kurgulanan karakterlerle yaşatıyor.
Sürükleyici Bir Hikaye ile Tarih Sayfalarında Gezinmeye Ne Dersiniz?
Gör Beni – İki Devrin Hikayesi, antik medeniyetlerden yakın tarihin gizli sayfalarına kadar birçok konuyu tek potada kaynaştırıyor. Zamanın çizgisel olarak akmadığı roman, okurunu Anadolu tarihinin derinliklerinde bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Kohen, kitabında ideallerin yanı sıra sanatsallığı da ustalıkla bir araya getiriyor. Bunun yanı sıra yazar, eserinde yer verdiği görsel örnekler ve müzik önerileriyle de okurlarına zengin bir okuma deneyimi sunuyor.
Roman, ana tema olarak imparatorluktan cumhuriyete geçişle birlikte oluşan radikal fikir ayrılıklarını işliyor. Romanın ana kahramanlarını, bir son dönem Osmanlı sadrazamının oğlu olan Selim ile tüm yönleriyle bir cumhuriyet kadını olarak tasvir edilen Ülkü oluşturuyor. Aralarında kültür ve ideal farkları bulunan iki karakterin ilk görüşte aşık olmasıyla başlayan serüvenleri, ait olduğu zaman ve mekanı aşarak tüm tarihe ayna tutuyor.
9-Körlük- Jose Saramago
Tanıtım bülteninden:Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
Liste yapılırken en çok satılan kitaplar arasında kendime göre değişiklikler yaptım. Her kitap güzeldir bunu unutmadan okuyalım.
0 Comments