Koalalar, Avustralya’nın sakin ağaçlarında yaşayan, sessiz ve içe dönük canlılardır. Onlar günde 18 ila 22 saat uyur, hayatlarını yavaşlatır, zamanı sarılmakla anlamlandırırlar. En çok da bir okaliptüs ağacına sarılarak huzur bulurlar. O sarılma; sıcak kalmanın, güvende olmanın ve hayatta kalmanın bir yoludur. Onlar bilir: Dünyaya tutunmanın en güzel hali, bir şeye ya da birine sımsıkı sarılmaktır.
Sevgililerin birbirine sarılışı da böyledir aslında. Dünya ne kadar gürültülü olursa olsun, o sarılmanın içinde her şey susar. Bir kol, bir omuz, bir kalp… Tüm karmaşaya karşı kurulmuş bir sığınaktır. Belki de o yüzden, “koala gibi sarılmak” deyimi yalnızlığa, korkulara, uzaklıklara bir cevaptır. Sessiz ama güçlü bir “ben buradayım”dır.
Bugün sevdiğiniz birine sarıldığınızda aklınıza koalalar gelsin. Çünkü onların hayata tutunuşu bize çok şey anlatır: Sevgi, sakin bir ormanda sessizce birbirine sarılmak gibidir. Korkmadan, acele etmeden, vazgeçmeden…
Belki de aşk, tam da budur. Gecenin bir vakti, kalabalıklar susmuşken, sadece iki kalbin birbirine “benimle kal” demesidir…




0 Comments