2
2 Puanlar

Kaptan Mustafa, tayfalarını teker teker kontrol ediyor,  onların eksikliklerini   gidermeye çalışıyordu. Çünkü çok uzun bir yolculuğa çıkılacaktı. Bu    yolculuk sırasında    tehlikelerle karşılaşılabilirdi.    Bu    yüzden tayfalarını    bu tehlikelere karşı hazırlıklı    olmalarını istiyordu.    

Hazırlıklar sonunda    tamamlanmış yola çıkma zamanı gelmişti. Gemiyle    götürecekleri yüklerde yüklenmiş, yüklerin sahibini bekliyorlardı.    Ama    o henüz ortalıklarda görünmüyordu. 

Geminin kalkma    saati iyice    yaklaşmış, mal sahibi daha gelmemişti. Kaptan Mustafa, budurundan dolayı tedirgin   oluyor, hop oturup        hop    kalkıyordu. 

Mal    sahibi nihayet ortalıkta göründü, ama sanki bir     terslik var gibiydi. Onun üstü başı yırtık bir şekildeydi    ve etrafa tedirgin bir şekilde bakıyordu. Görünürde     kimse olmamasına    rağmen elleriyle    bir    yerleri işaret ediyor, ‘gidin    başımdan, ben size ne yaptım’ diyordu. O    öyle    yaptıkça, sanki birileri    ona vuruyormuş gibi iniltiler    çıkarıyordu.

O    adamınhali    tedirginlikten    öte bir şey gibigörünüyordu. Buyüzden    kaptandâhil bütün tayfalargemiden aşağıya inip adamın yanına gittiler. 

Kaptan Mustafa, adamın yanına yaklaşıp ona:

     ‘Selim Bey,ne oldu? Bu halinizne    böyle?’ diyebir sorusordu.    

Selim    Bey, Kaptan Mustafa’ya sadece anlamsız birşekilde baktıve yerde çırpınmaya başladı. Yerde çırpınırken    yine onabirileri vuruyormuş gibi davranmaya başladı. Ayrıca,ağzından burnundankan geliyordu. 

Kaptan Mustafa vetayfaları,    adamı öyle görüncene yapacaklarını şaşırdılar ve birbirlerinin yüzünebaktılar. Bir müddet öylece baktıktan sonra KaptanMustafa,    kızarak:

      ‘Kendinize gelin, görmüyormusunuz    adam hasta. O yüzdenonu hemen hastaneye götürmeliyiz’ dedi vetayfalarıyla    beraber adamınkolundan    tutup hastaneyegötürdüler. Doktorlar, muayenesonunda    onun birşeyi olmadığını,    sapasağlamolduğunu söyledi.

Sinan Bey, acabaneden öyledavranmıştı. Yoksa paravermemek için mi böyle bir teşebbüse kalkışmıştı. Öyle iseağzından, burnundangelen    kan neydi? Bu düşünceler içerisinde    adamı dışarıya çıkarıp kendine gelmesini beklediler. O kendine gelinceKaptan Mustafa:

    ‘Selim Bey, ne oldu? Bizi görür görmez kendinizi neden yereatıp    çırpınmaya başladınız?’ diye sorusordu.    

Selim Bey, onlara baktı,baktı, baktı ve ardındanonlara:    

     ‘Gidinburadan, gidin buradan. Ne olur gidin’ dedi anlamsız bir şekilde.

Kaptan Mustafa, adamıntutumu karşısında onun paravermemek içinöyle davrandığını zannederekona:   

     ‘Selim Bey, para vermemek için öyle davranıyorsanız,    bilinki benimve tayfalarımın sizin vereceğiniz    paraya ihtiyacı yok’ dedi kızgınlıkla.    

Selim Bey, yine onlara anlamsız bir şekilde bakarak:

     ‘Ne olur, beni bırakın ve gidinburalardan. Eğer gitmezseniz, sizin de hayatınız tehlikede’ dedi sessiz bir ifadeyle.

Kaptan Mustafa,    onun bu tutumukarşısında iyice meraklanarak:    

     ‘Selim Bey, ne tehlikesinden bahsediyorsunuz? Artıkanlatın, nedirsizin derdiniz? Yoksa birileri mi sizi korkutuyor’ dedi.

Selim Bey, sessiz bir ifadeyle:

     ‘Onlar’ deditedirgin birifadeyle.    

     ‘Onlar, kim. Sizi kim korkutmaya çalışıyor’    dedi    Kaptan Mustafa.

   ‘Onlar, buradave şu an bizi gözlüyorlar’ dedi Selim Bey.

Kaptan Mustafa ve adamları onun bukonuşmasından    sonraayağa    kalkıpetrafı araştırdılar amane birinsan ne de havyanvardı ortalıkta. Budurum karşısında    iyice sinirlenen    Kaptan,adamın    yanına yaklaşıpyakasına   yapıştıve    şiddetlesarstı. Ardındanona:   

     ‘Senbizle   dalga   mı   geçiyorsunbe   adam.   Etraftakimsecikler yok, buna rağmensen   bizi gözlüyorlar diyorsun’ dedi hiddetle.

     ‘Hayır, ben sizinle dalga geçmiyorum’ dediSelim Bey, ‘Onlarşu an etrafımızı sarmışlar   bizi gözlüyorlar’   dedi korkakbir   ifadeyle.

Aralarındaki bu konuşmalar gece vakti oluyordu ve etraf zifiri karanlıktı.Temmuz    ayında olmalarınarağmen enselerinde soğukbir rüzgârın estiğini hissediyorlardı. Bu rüzgârınpeşinden    uğultular, kahkahalar duymayabaşladılar.   

Selim Bey, bu durumkarşısında   iyice tedirginleşerek onlara:

     ‘Bensize demedim mi, gidin buradan diye. Şimdi siz de tehlike içerisindesiniz’ dedi korkarak.

Kaptan Mustafa   ve tayfaları uğultuları ve kahkahaları duyduktansonra korkudanbirbirlerine sarılıpyere   çömeldiler.Onlar yere çömelir çömelmez etraftansiyah dumansı varlıklaçıkıp çığlıkatmaya   başladılar. O   varlıklar Sinan Bey’e bakıp ‘Senbizimsin, seni kimse bizim elimizden alamaz’ diyorlar, onu korkutmaya çalışıyorlardı. 

Onlar   korkudanyere çömelip ne yapacaklarını şaşırmış durumdayken uzakbir yerden ses duydular. Gelenbu ses Kur’ansesiydi ve yüksek sesle okunuyordu.O varlıklar Kur’ansesini   duyunca kulaklarınıkapatıp   kaçışmaya başladılar ve kısa bir süre sonra ortadan kayboldular. Sanki bütünbu   olanlar yaşanmamış gibi…

Selim Bey,neden   korkuyordu. O varlıklar   neyin nesiydi ve uzaktan   gelen   o Kur’an-ı Kerimi kim   okuyordu. Kaptan Mustafave tayfaları   bu   düşünceleriçerisindeyken orta boylu, kısa sakallı, sakalınaak düşmüş ihtiyarbir   adam   çıkageldi. 

İhtiyar adam, onların etraflarına çember bir daireçizip ‘Etrafınızda gördüğünüz şeyler sizi korkutabilir.   Hatta sizi bu daireden   dışarı çıkmanız için her   yolu deneyebilirler. O yüzden ne   olursa olsun sakın bu   dairenin dışınaçıkmayın’   dedi   ve dairenindışına çıktı. O yaşlı adam dışarıya çıkar çıkmaz o varlıklar   tekrar görünmeye başladı. Hem de daha   şiddetli bir şekilde.

İhtiyar adam, çantasından bir şeyler çıkarıp ortaya koydu. Onlarıbirbirine karıştırıp yaktı.Ardında sesli bir şekilde Felak ve Nas surelerini okumayabaşladı. O okudukça sanki deprem oluyor gibi,her taraf sallanıyordu. Bir ara   çemberiniçindekiler korkup kaçmaya çalıştılarsa da ihtiyar adam elliyle işaret edipoturmalarını sağladı.

İhtiyar adam, bir ara   okumasını bırakıpileri çıktı. Birkaç adım   attıktan sonra korkunç bir   sesle:

     ‘Neistiyorsunuz bu   âdemoğullarından’ dedi. Onunbu   tavrı karşısında siyah dumanımsı varlıklardan   biri  ileri çıkarakihtiyar adama:

    ‘Onubize bırak’ dedi, Selim Bey’i göstererek:

İhtiyar adam, siyah varlığa korkunç bir sesle tekrarsordu ‘Ne istiyorsunuz bu   adamdan’

Siyah varlık:   

    ‘O bizim evlatlarımızdan biriniöldürdü. O yüzden bizdeonun canınıistiyoruz’   dedi kalpleri titreten bir sesle.   

Selim   Bey, siyah varlığı duyunca iyice kendinden geçtive   oracıktabayılıverdi.  

İhtiyar adam, siyah varlıklakonuşmaya    devam ediyoronu   ikna    etmeyeçalışıyordu. Baktıki   olacakgibi    değil onahiddetle:   

     ‘Eğeronu   bırakmazsanız    sizi   yakar külederim’ dedi.

Siyah    varlık,bu tehdit   karşısındahiçbir   şey   demeden ihtiyar adamınüzerine   yürüdü. Onunüzerine geldiğini gören ihtiyar adam, Ayetelkürsi’yi peşpeşe   okuyupo varlıklarınüzerine   üfürdü. 

O   varlıklar okunan Ayetel Kürsiden sonra çığlıklar atmaya başladılar. 

İhtiyar    adam, okudukça okuyor, siyah varlıklar çığlıklar atıyordu. Bu   şekilde sabah namazına kadar devam ettiler. Sabah namazının okunduğu andan itibaren   hepsi ortadan kayboldu.    

İhtiyar adam, sabah namazından sonra çemberin içindekilerin çıkmasını istedi. Onlar çıkınca ihtiyar adam yerden baygın   halde yatan Selim Bey’in yanına oturdu. Felak ve Nas surelerini okuyup üzerine üfürdü. Bu okuyuştan hemen sonra Selim Bey kendine geldi. O kendine   gelince İhtiyar adam:   

      ‘Evlat, şimdi söyle bana, sen ne yaptın   ki o şerli varlıklar sana musallat oldu?’ dedi, Selim Bey’e:

Selim Bey, bu soru   üzerine:

     ‘Bilmiyorum   amca, yalnız buraya gelirken çok sıkışmışetrafta   hacetimi giderecek yer   arıyordum. Bu   aramanınsonunda boş   bir kuyu gördüm ve hacetimi oraya yaptım,o kadar’dedi.   

İhtiyar    adam, SelimBey’i   dinlediktensonra ona:

     ‘Evlat, bilmez   misin ki, boş kuyular ve   evler onların yuvalarıdır’   dedikten sonra ona ‘o kuyudan   içeriye hacetini yaptığın zaman onlardan birine denk gelmiş ve   onu öldürmüşsün. Onlarda   intikam almak   için senin peşine   düşmüşler’dedi.   

Kaptan Mustafa,   ihtiyaradamı dinledikten sonra ona:

       ‘Amca,peki bize  niye   musallat oldular?’ deyinceihtiyar  adam:   

       ‘Evlat,sen   ve tayfaların ona   yardım etmek isteyince onlariyice kızmış ve   size   de musallat olmuşlar’ dedi.

      ‘Amca,ya bize yine musallat olurlarsa’ dedi,Selim   Bey:    

İhtiyar   adam, SelimBey’in   sırtını sıvazlayarak:   

      ‘Evlat,artık onlardan korkmayın. Onlar size musallat   olmaktan vazgeçmeyince onları yakmak zorunda kaldım’ dediktensonra   ‘Onları yakıp yok etmek,   insanıöldürmek gibidir. Bu da Allah Teâlâkatında   günahtır’ dedi üzüntülübir şekilde. Ardından   onlara ‘AllahTeâlâ, bu durumdan dolayı hepimiziaffetsin’ dedive   ayağa kalkıp oradan uzaklaştı.

O gidince   Selim   Bey, Kaptan Mustafave tayfaları minnetleonun   arkasından bakakaldılar. 

İhtiyar adam, nereden ve niçin gelmişti. Onlaraneden   yardım etmişti. İnsan mıydı, yoksa gaipten mi gelmişti.   İşte bunu ömür boyu bilemeyeceklerdi.   


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınla ​​paylaş!

2
2 Puanlar

Tepkinizi emoji ile gösterin

Çok Güldüm Çok Güldüm
0
Çok Güldüm
Kızdım Kızdım
0
Kızdım
Sevdim Sevdim
0
Sevdim
Eğlenceli Eğlenceli
0
Eğlenceli
Kusacam Kusacam
0
Kusacam
Şaşırdım Şaşırdım
0
Şaşırdım
Beğendim Beğendim
0
Beğendim
Üzüldüm Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hanveev1976

Platin

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Choose A Format
Kişilik testi
Kişilik hakkında bir şeyler ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular sorabilirsiniz
İçerik Ekle
Görseller ile Biçimlendirilmiş Metin Hazırlayabilirsiniz
Bilgi yarışması
Bilgi amaçlı doğru ve yanlış cevapları olan sorular hazırlayabilirsiniz
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapabilrsiniz
Liste
Klasik İnternet Listesi
Geri sayım
Klasik İnternet Geri Sayımları
Video
Youtube, Vimeo veya Vine Oluştur
Görsel
Fotoğraf veya GIF
Gif
GIF formatı