Faruk sabah kalktığında kendisinde bir huzursuzluk, tedirginlik, içine kapanıklık hissetti. Ömrü hayatında böyle duyguları sadece babası ölmeden evvel bu duyguyu hissetmemiş, ondan sonra da babasının ölüm haberini duymuştu. Babasının ölüm haberinden sonra bir müddet bu duygular içerisinde kalmış, ondan sonra bir daha bu duygulara kapılmamıştı, ta ki bugüne kadar.
Yıllar sonra hissettiği bu duygu kendisine neden gelmişti. Yoksa başlarına kötü bir şeyler mi gelecekti de bu yüzden bu duygulara kapılmıştı. İşte bu yüzden çaresizdi, ne yapacağını bilemez bir haldeydi. İçindeki bu duyguları ailesine de açıklayamazdı. Çünkü bu duyguları ilk açıkladığında ailesi ona ‘Bu duygular hemen hemen herkeste olur. O yüzden fazla kafana takma’ demiş başlarından savmışlardı, ama bunun sonucunu kötü ödemişlerdi.
*********
Faruk, çaresizlikle yatağından doğrulup lavaboya gitti. Ellerini ve yüzünü yıkayıp kendine gelmeye çalıştı. Bütün bu uğraşmalarına rağmen çaresizliği geçmeyince tekrar odasına geçti ve yatağına uzandı.
Annesi onun bu haline ilk kez şahit olduğu için hasta olduğunu zannetmiş, onun hizmetine bakan Fatma’ya, ona ne olduğunu anlaması için emir vermişti.
Fatma, verilen emir üzerine utana sıkıla yanına gelerek:
‘Faruk Bey ne oldu, anneniz sizi o şekilde görünce tedirgin oldu. O yüzden beni göndererek size bakmamı istedi’
Faruk Bey, yatağından doğrulup Fatma’ya ters ters bakarak:
‘Senden başka benimle ilgilenecek kimse yok mu? Mesela, Nurcan gibi’ –Nurcan yanlarında hizmetçi olarak çalışan ve ağzı gözü boyalı, son derece açık giyinen biriydi- deyince Fatma hüzünlü bir şekilde geri dönerek hanımına:
‘Süreyya Hanım, Faruk Bey, her zamanki gibi beni tersleyerek geri gönderdi. Ayrıca yine Nurcan’ı istedi. Aslında onu anlıyorum. Çünkü Nurcan, onun istediği gibi biri. Ben ise kapalı biriyim’ dedikten sonra hüzünlü bir şekilde Süreyya Hanım’a sarılarak:
‘Süreyya Hanım, sizi annem gibi sevdim, ama Faruk Bey’in bu tavırlarına dayanamıyorum. O yüzden işten ayrılıyorum’ diyerek dışarı çıktı. Müştemilata giderek toparlanmaya başladı. Bütün eşyalarını toparlayıp çıkacakken Süreyya Hanım gelerek onu durdurdu ve ona:
‘Kızım, ne olur gitme’ dedi hüzünlü bir şekilde.
Fatma, evin hanımını sever, sayardı. O yüzden elindeki eşyaları bırakarak Süreyya hanımına:
‘Süreyya Hanım, bilirsiniz sizi sever sayarım. Ama artık Faruk Bey’in bana olan tavırlarından dolayı dayanamaz hale geldim. O yüzden bırakın beni gideyim’ dedi ve kapıdan çıkacakken evin hanımı onun kolundan tutarak:
‘Fatma, sen bu eve geleli henüz daha birkaç ay oldu. Buna rağmen çalışkanlığından, merhametinden, dürüstlüğünden dolayı kendini sevdirdin. Kızım, başta Nurcan olmak üzere birkaç tane daha hizmetçimiz olmasına rağmen onlar senin gibi dürüst değiller. O yüzden ancak sana güvenebilirim’ dedi ve ağlamaklı bir ifadeyle ‘Hem ayrıca dert ortağım, sığınağım oldun. Sen gidersen, ben kime dert yanayım. O yüzden ne olur gitme’
Fatma, hanımının hüzünlü bir şekilde ‘gitme’ demesi üzerine ayrılmaktan vazgeçip:
‘Hanımım, sırf siz istediniz diye gitmiyorum. Eyer, sizin de merhametiniz olmasa oğlunuzun bu yaptıklarına dayanamaz çoktan işten ayrılmış olurdum’
‘Sağol kızım, ben de senden memnunum. Merak etme ben oğlumla konuşur, sana iyi davranmasını sağlarım’ dedi ve doğruca oğlunun yanına gitti.
0 Comments